9 Şubat 2021 Salı
Soldan sağa tonguç yaşar ali ülvi.feruh doğan,bilinmiyor önde suat yalaz,camal nadirin mezarı başında ruhları şad olsun,alt yazıda suat yalazın cemal nadirin ardından bir yazısı.
un Cemal Nadir Usta'ya
Sevgili Çizgi Diyarı’zede dostlarım, merhaba.
Lafa böyle, “kazazede” der gibi girmeme belki
şaşıranlarınız olacaktır… Şundan kaynaklanıyor:
Eskiden.. Dolmabahçe Stadı’nın “Mithat Paşa Stadı
Diye anıldığı yıllarda, otobüsler stad önüne geldiklerinde
“muavin” HASTANEEE! Diye bağırırdı ve maç meraklıları
Durakta inerlerdi…( Diyeceğim; benim lafa “Hastaneee!”
Diye başlamadığıma şükredin.)
27 Şubat , Cumhuriyet Türkiyesi’nin en büyük karikatür
San’atçısı Cemal Nadir Güler’in 71’inci ölüm yıldönümü…
Dünya çapında büyük bu ustayı ne anan var, ne de onun
Birbirinden güzel, espri dolu, herbiri, toplum-bilim dersi gibi
Ufkumuzu açan sevimli tiplerini nehatırlayan…
Biz o vefasızlardan olmayalım diye, benim OdaTv’de yayınlanmışyazımı “Çizgi Diyarı’nda tekrar yayınlayalım da, büyük ustayı hasret ve şükranla analım, vefa borcumuzu hep birlikte yerine getirelim.
Selam olsun Cemal Nadir Usta'ya
“Cemal Nadir Güler, dünyanın en büyük karikatüristidir” derken, karikatür kökenli, Güzel San’atlar Akademisi Resim Bölümü mezunu konuyu bilen biri olarak, lâfımı ölçüp biçerek konuşuyorum.
Dünyanın en büyük karikatüristini 70 yıl önce
27 Şubat 1947 tarihinde toprağa vermiştik.
Nazım Hikmet şiirimizde…Yaşar Kemal romanımızda…
Aziz Nesin mizahımızda nerede iseler…Cemal Nadir de o yücelikte bir yerlerdedir… (Bütün değerli sanatçılarımız gibi…)
“Cemal Nadir Güler, dünyanın en büyük karikatüristidir” derken, karikatür kökenli, Güzel San’atlar Akademisi Resim Bölümü mezunu konuyu bilen biri olarak, lâfımı ölçüp biçerek konuşuyorum.
Türk karikatür san’atında az dirsek çürütmedim, dünya karikatürcülerini de yakından izledim, kimileriyle de el sıkıştım… Fransa’da, haftalık mizah gazetesi “Herisson”’da (Kirpi), Ermeni asıllı, kısaltılmış adı Hoviv olan çok üretken, çok yetenekli biriyle “sayfadaş” oldum. Bana, karikatür başına ödenen parayı az bulmuş, “Hoviv’e ne ödüyorsunuz?” diye sormuştum. “O, gazetenin kurulduğundan beri bizimle… Siz bu sirküiye (‘ortam’ diye çevirelim. Sirkülasyon’dan nâşi.) yeni katıldınız. Bu usta çizgilerle neredeydiniz bugüne kadar?” demişlerdi…
Ben de Almanya’da aylık “Küçük Vampir” dergisini resimlediğimi söyledimdi. Aldığım parayı sormuştu “redaktör en şef”, aynı zamanda yazar ve çizer. Aldığım doyçe mark’ı söyledimdi. Fransız Frangı’yla 3’e çarpınca… Elektrik çarpmış gibi olmuştu…
“Yahu kardeşim, mösyö, böyle bir para kazanıyorsan buralarda ne dolaşıyorsun! Bizler, (Hoviv hariç) şurada, ayda 5-6 bin franga talim ediyoruz!” demişti…
“Küçük Vampir”in aylık macerasının 30 büyük boy sayfa olduğunu söylemedimdi, bu kez de kısa devre elektrik arızası olur, sigortalar atabilirdi…
***
Fransızlar, mizah yönünden bize çok yakındırlar. Çok sayıda, çok üst düzey karikatüristleri vardır. Geçen yüzyıllardan Daumier ile başlar onların karikatür maceraları. (Daumier, Kral Lui Filip’i “Gargantua” adlı snal deve benzeterek hicvedince, 6 ay hapis yatmıştı, 19’uncu yüzyılın sonlarında. Bizim Musa Kart’tan 200 yıl önce) …
Fransızların çağdaş karikatüristleri saymakla bitmez.
Bir san’atçı, kendi alanında ne kadar “kendine has “olursa o kadar değerlidir. Örneğin, yine Ermeni kökenli olan Kiraz, kibrit çöpü bacaklı, erik memeli kızlarıyla, öylesine bir çizgi yaratmıştır ki, taklit bile edilemez… El kadar resmine çuvalla para ödüyorlar.
Oğuz Aral’ı “Charlie Hebdo”ya götürdüğümde tanıştığımız “Volinski”ye “resim yapıyor” bile demezdiniz. Ama, adam, bir hain suikastçının kurşunlarına – 10 karikatürist arkadaşıyla birlikte- kurban gidinceye kadar, Fransa’nın en pahalı çizeriydi.
San’atçılar yarış atı gibi yarıştırılmaz. Her birinin bir başka özelliği, bir başka üstün yanı vardır. Örneğin, 2 dev ressamın ünlü kavgası…
Paul Cezanne (Sezan), yakın dostu ve en yakın rakibi Van Gogh’a:
”Resim yapmayı bilmiyorsun! Ve hiçbir zaman da öğrenemeyeceksin!” demişti… Çatlak Van Gogh da, kulağını kesmeden önce, Sezan’ı, elinde bıçakla, sapsarı ayçiçeği tarlaları içinde, ünlü tablosundaki “Köprü”ye kadar kovalamıştır herhalde…
“San’atçıları birbiriyle kıyaslamamak en doğrusudur, ama…
“Cemal Nadir, dünyanın en büyük karikatüristidir!” derken, herhalde bir bildiğimiz var.
MAL MEYDANDA… HESAP ORTADA!..
Her şeyden önce, hele bir, Cemal Nadir kimdir, kimin nesidir, şöyle, “kuş bakışı“ bir anımsayalım…
Bu, sonraları bir “efsane”, uluslararası bir “fenomen” olacak olan vatandaşımız, Bursa’da, küçük bir memurun oğlu olarak dünyaya geldi,
1902 yılının 13 Temmuz’unda. Babası, boş zamanlarında özel merakı olan hattatlıkla oyalanırken, genç Cemal de, abasından öğrendiği hattatlığın yanı sıra, resimler de çiziktirmeye başlamıştı.
Osmanlı matbuatının karikatüristi Cem’den haberi var mıydı, ben bilmiyorum. (Hilmi Yücebaş’ın arşivine inmeli, ya da, yıllarca “Güldiken” Mizah Dergisi’ni yayınlamış, ünlü araştırmacı yazarımız Turgut Çeviker’e başvurmalı)
Ama, İstanbul’da “Diken” mizah dergisini çıkaran ve karikatürler de çizen Sedat Simavi’den herhalde haberi vardı ki, ona çizdiği ilk deneme karikatürlerini gönderiyordu. Sedat Simavi de bu esprili, zekâ ışıltılı desenleri yayınlıyordu. “İstanbul’da, belki para da kazanırım.” diye gelmiş, Cağaloğlu’nda bir hattatlık atölyesi açmış. Ama, o iş yürümemiş.
Yırtık pabucun deliğinden çıkan parmaklar n’olacak?
O kadar parasızlık çekmiş ki… Yırtık pabucundan görünen ayak parmaklarını kimse fark etmesin diye, siyah hattatlık mürekkebiyle boyamış !..
Yeniden Bursa, yine hattatlık ve yeniden Diken’e karikatürler.
Necmeddin Sadak, ünlü siyaset adamı ve gazeteci, o günlerde, yarı sahibi ve başyazarı olduğu “Kemalist” Akşam gazetesini tutturmaya çalışırken, Diken’de yayınlanan o kıvrak çizgili karikatürler gözüne çarpar. (“Göze çarpmak” yerine “göze batmak” diyenlerin kulaklarını çekmek için, özellikle “dikkatini çeker” demedim, bu iyiliğim de unutulmasın.)
Cemal Nadir’i, İstanbul’a çağırır. Yıl: 1928… Ve, Bulgaristan göçmeni ailenin çilekeş oğlu için yepyeni, ışıl ışıl, gönlünce bir dönem başlar.
ÖMRÜNÜN SONUNA KADAR CUMHURİYET!
Cemal Nadir, Akşam’da 15 yıl çalışır. Necmettin Sadak’tan aldığı ince siyaset dersleriyle, olgunlaşır, birbirinden güzel günlük karikatürler çizer.
Cumhuriyet Gazetesini çıkaran, Atatürk’ün ilk günden beri devrim arkadaşı Yunus Nadi hastalanınca gazetenin başına oğlu Nadir Nadi geçer. İlk işi, Cemal Nadir’i, daha iyi şartlarla Cumhuriyet’e almak olur.
Savaş yıllarının o çok zor koşulları altında, en alaycı, en vurucu, en akıl dolu karikatürlerini çizer… Gazetenin sağ alt köşesinin üstündeki, Nadir Nadi’nin minik hiciv yazılarıyla çok uyumlu bir ikili oluştururlar.
Babam, Denizli’de Vergi Müdürü’ydü. Eve Cumhuriyet gazetesi gelirdi. Babam beni (ben de bir şeyler çiziktiriyorum ya…) Cemal Nadir’in günlük karikatürlerini kesip kesip bir deftere yapıştırmakla görevlendirmişti...
(O defter, halen arşivimde lastikli dosya içinde, yapıştırılmayı bekleyen karikatürlerle, durur…)
Kırılgan sağlıklı Cemal Nadir, üstüne üstlük, o savaş kargaşasında, 42-44 yılları arasında, haftalık olarak “Amcabey“ mizah dergisini de yayınlamıştı. Bu, resimli mizah çağlayanı, bir yığın san’at etkinlikleri, konferanslar, sergiler, yayınlar yüzünden yorgun düştü.
Hastalandı. Grip dediler önce. Gittikçe kötüleşti ve kaldırıldığı, kurtarılmaya çalışıldığı sanatoryumda, henüz 44 yaşındayken yaşama veda etti. Tarih; 27 Şubat 1947… Dışarıda, korkunç, sağanak halinde,
Nuh Tufanı gibi bir yağmur vardı. Tabiat ana, sanki, Cemal Nadir’in bu, zamansız, gereksiz, erken ölümüne gözyaşı döküyordu…
Çok kalabalık, sevenlerinin omuzunda, Zincirlikuyu Mezarlığındaki Mezarına taşındı, toprağa verildi. Nurlar içinde yatsın!...
un Cemal Nadir Usta'ya
Bu resim otomatik olarak boyutlandırılmıştır.Buraya tıklayarak orjinal boyutunda görebilirsiniz 1038x216. |
Sevgili Çizgi Diyarı’zede dostlarım, merhaba.
Lafa böyle, “kazazede” der gibi girmeme belki
şaşıranlarınız olacaktır… Şundan kaynaklanıyor:
Eskiden.. Dolmabahçe Stadı’nın “Mithat Paşa Stadı
Diye anıldığı yıllarda, otobüsler stad önüne geldiklerinde
“muavin” HASTANEEE! Diye bağırırdı ve maç meraklıları
Durakta inerlerdi…( Diyeceğim; benim lafa “Hastaneee!”
Diye başlamadığıma şükredin.)
27 Şubat , Cumhuriyet Türkiyesi’nin en büyük karikatür
San’atçısı Cemal Nadir Güler’in 71’inci ölüm yıldönümü…
Dünya çapında büyük bu ustayı ne anan var, ne de onun
Birbirinden güzel, espri dolu, herbiri, toplum-bilim dersi gibi
Ufkumuzu açan sevimli tiplerini nehatırlayan…
Biz o vefasızlardan olmayalım diye, benim OdaTv’de yayınlanmışyazımı “Çizgi Diyarı’nda tekrar yayınlayalım da, büyük ustayı hasret ve şükranla analım, vefa borcumuzu hep birlikte yerine getirelim.
Selam olsun Cemal Nadir Usta'ya
Bu resim otomatik olarak boyutlandırılmıştır.Buraya tıklayarak orjinal boyutunda görebilirsiniz 940x350. |
“Cemal Nadir Güler, dünyanın en büyük karikatüristidir” derken, karikatür kökenli, Güzel San’atlar Akademisi Resim Bölümü mezunu konuyu bilen biri olarak, lâfımı ölçüp biçerek konuşuyorum.
Dünyanın en büyük karikatüristini 70 yıl önce
27 Şubat 1947 tarihinde toprağa vermiştik.
Nazım Hikmet şiirimizde…Yaşar Kemal romanımızda…
Aziz Nesin mizahımızda nerede iseler…Cemal Nadir de o yücelikte bir yerlerdedir… (Bütün değerli sanatçılarımız gibi…)
“Cemal Nadir Güler, dünyanın en büyük karikatüristidir” derken, karikatür kökenli, Güzel San’atlar Akademisi Resim Bölümü mezunu konuyu bilen biri olarak, lâfımı ölçüp biçerek konuşuyorum.
Türk karikatür san’atında az dirsek çürütmedim, dünya karikatürcülerini de yakından izledim, kimileriyle de el sıkıştım… Fransa’da, haftalık mizah gazetesi “Herisson”’da (Kirpi), Ermeni asıllı, kısaltılmış adı Hoviv olan çok üretken, çok yetenekli biriyle “sayfadaş” oldum. Bana, karikatür başına ödenen parayı az bulmuş, “Hoviv’e ne ödüyorsunuz?” diye sormuştum. “O, gazetenin kurulduğundan beri bizimle… Siz bu sirküiye (‘ortam’ diye çevirelim. Sirkülasyon’dan nâşi.) yeni katıldınız. Bu usta çizgilerle neredeydiniz bugüne kadar?” demişlerdi…
Ben de Almanya’da aylık “Küçük Vampir” dergisini resimlediğimi söyledimdi. Aldığım parayı sormuştu “redaktör en şef”, aynı zamanda yazar ve çizer. Aldığım doyçe mark’ı söyledimdi. Fransız Frangı’yla 3’e çarpınca… Elektrik çarpmış gibi olmuştu…
“Yahu kardeşim, mösyö, böyle bir para kazanıyorsan buralarda ne dolaşıyorsun! Bizler, (Hoviv hariç) şurada, ayda 5-6 bin franga talim ediyoruz!” demişti…
“Küçük Vampir”in aylık macerasının 30 büyük boy sayfa olduğunu söylemedimdi, bu kez de kısa devre elektrik arızası olur, sigortalar atabilirdi…
***
Fransızlar, mizah yönünden bize çok yakındırlar. Çok sayıda, çok üst düzey karikatüristleri vardır. Geçen yüzyıllardan Daumier ile başlar onların karikatür maceraları. (Daumier, Kral Lui Filip’i “Gargantua” adlı snal deve benzeterek hicvedince, 6 ay hapis yatmıştı, 19’uncu yüzyılın sonlarında. Bizim Musa Kart’tan 200 yıl önce) …
Fransızların çağdaş karikatüristleri saymakla bitmez.
Bir san’atçı, kendi alanında ne kadar “kendine has “olursa o kadar değerlidir. Örneğin, yine Ermeni kökenli olan Kiraz, kibrit çöpü bacaklı, erik memeli kızlarıyla, öylesine bir çizgi yaratmıştır ki, taklit bile edilemez… El kadar resmine çuvalla para ödüyorlar.
Oğuz Aral’ı “Charlie Hebdo”ya götürdüğümde tanıştığımız “Volinski”ye “resim yapıyor” bile demezdiniz. Ama, adam, bir hain suikastçının kurşunlarına – 10 karikatürist arkadaşıyla birlikte- kurban gidinceye kadar, Fransa’nın en pahalı çizeriydi.
San’atçılar yarış atı gibi yarıştırılmaz. Her birinin bir başka özelliği, bir başka üstün yanı vardır. Örneğin, 2 dev ressamın ünlü kavgası…
Paul Cezanne (Sezan), yakın dostu ve en yakın rakibi Van Gogh’a:
”Resim yapmayı bilmiyorsun! Ve hiçbir zaman da öğrenemeyeceksin!” demişti… Çatlak Van Gogh da, kulağını kesmeden önce, Sezan’ı, elinde bıçakla, sapsarı ayçiçeği tarlaları içinde, ünlü tablosundaki “Köprü”ye kadar kovalamıştır herhalde…
“San’atçıları birbiriyle kıyaslamamak en doğrusudur, ama…
“Cemal Nadir, dünyanın en büyük karikatüristidir!” derken, herhalde bir bildiğimiz var.
Bu resim otomatik olarak boyutlandırılmıştır.Buraya tıklayarak orjinal boyutunda görebilirsiniz 930x250. |
MAL MEYDANDA… HESAP ORTADA!..
Her şeyden önce, hele bir, Cemal Nadir kimdir, kimin nesidir, şöyle, “kuş bakışı“ bir anımsayalım…
Bu, sonraları bir “efsane”, uluslararası bir “fenomen” olacak olan vatandaşımız, Bursa’da, küçük bir memurun oğlu olarak dünyaya geldi,
1902 yılının 13 Temmuz’unda. Babası, boş zamanlarında özel merakı olan hattatlıkla oyalanırken, genç Cemal de, abasından öğrendiği hattatlığın yanı sıra, resimler de çiziktirmeye başlamıştı.
Osmanlı matbuatının karikatüristi Cem’den haberi var mıydı, ben bilmiyorum. (Hilmi Yücebaş’ın arşivine inmeli, ya da, yıllarca “Güldiken” Mizah Dergisi’ni yayınlamış, ünlü araştırmacı yazarımız Turgut Çeviker’e başvurmalı)
Ama, İstanbul’da “Diken” mizah dergisini çıkaran ve karikatürler de çizen Sedat Simavi’den herhalde haberi vardı ki, ona çizdiği ilk deneme karikatürlerini gönderiyordu. Sedat Simavi de bu esprili, zekâ ışıltılı desenleri yayınlıyordu. “İstanbul’da, belki para da kazanırım.” diye gelmiş, Cağaloğlu’nda bir hattatlık atölyesi açmış. Ama, o iş yürümemiş.
Yırtık pabucun deliğinden çıkan parmaklar n’olacak?
O kadar parasızlık çekmiş ki… Yırtık pabucundan görünen ayak parmaklarını kimse fark etmesin diye, siyah hattatlık mürekkebiyle boyamış !..
Yeniden Bursa, yine hattatlık ve yeniden Diken’e karikatürler.
Necmeddin Sadak, ünlü siyaset adamı ve gazeteci, o günlerde, yarı sahibi ve başyazarı olduğu “Kemalist” Akşam gazetesini tutturmaya çalışırken, Diken’de yayınlanan o kıvrak çizgili karikatürler gözüne çarpar. (“Göze çarpmak” yerine “göze batmak” diyenlerin kulaklarını çekmek için, özellikle “dikkatini çeker” demedim, bu iyiliğim de unutulmasın.)
Cemal Nadir’i, İstanbul’a çağırır. Yıl: 1928… Ve, Bulgaristan göçmeni ailenin çilekeş oğlu için yepyeni, ışıl ışıl, gönlünce bir dönem başlar.
ÖMRÜNÜN SONUNA KADAR CUMHURİYET!
Bu resim otomatik olarak boyutlandırılmıştır.Buraya tıklayarak orjinal boyutunda görebilirsiniz 1744x2298. |
Cemal Nadir, Akşam’da 15 yıl çalışır. Necmettin Sadak’tan aldığı ince siyaset dersleriyle, olgunlaşır, birbirinden güzel günlük karikatürler çizer.
Cumhuriyet Gazetesini çıkaran, Atatürk’ün ilk günden beri devrim arkadaşı Yunus Nadi hastalanınca gazetenin başına oğlu Nadir Nadi geçer. İlk işi, Cemal Nadir’i, daha iyi şartlarla Cumhuriyet’e almak olur.
Savaş yıllarının o çok zor koşulları altında, en alaycı, en vurucu, en akıl dolu karikatürlerini çizer… Gazetenin sağ alt köşesinin üstündeki, Nadir Nadi’nin minik hiciv yazılarıyla çok uyumlu bir ikili oluştururlar.
Babam, Denizli’de Vergi Müdürü’ydü. Eve Cumhuriyet gazetesi gelirdi. Babam beni (ben de bir şeyler çiziktiriyorum ya…) Cemal Nadir’in günlük karikatürlerini kesip kesip bir deftere yapıştırmakla görevlendirmişti...
(O defter, halen arşivimde lastikli dosya içinde, yapıştırılmayı bekleyen karikatürlerle, durur…)
Kırılgan sağlıklı Cemal Nadir, üstüne üstlük, o savaş kargaşasında, 42-44 yılları arasında, haftalık olarak “Amcabey“ mizah dergisini de yayınlamıştı. Bu, resimli mizah çağlayanı, bir yığın san’at etkinlikleri, konferanslar, sergiler, yayınlar yüzünden yorgun düştü.
Hastalandı. Grip dediler önce. Gittikçe kötüleşti ve kaldırıldığı, kurtarılmaya çalışıldığı sanatoryumda, henüz 44 yaşındayken yaşama veda etti. Tarih; 27 Şubat 1947… Dışarıda, korkunç, sağanak halinde,
Nuh Tufanı gibi bir yağmur vardı. Tabiat ana, sanki, Cemal Nadir’in bu, zamansız, gereksiz, erken ölümüne gözyaşı döküyordu…
Bu resim otomatik olarak boyutlandırılmıştır.Buraya tıklayarak orjinal boyutunda görebilirsiniz 664x875. |
Çok kalabalık, sevenlerinin omuzunda, Zincirlikuyu Mezarlığındaki Mezarına taşındı, toprağa verildi. Nurlar içinde yatsın!...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
https://emreulas.blogspot.com/2020/12/ocak-2021.html?showComment=1610833215195#c1333472383531694969
http://musagumus.blogspot.com/
-
charlie hebdo dergisinde katledilen karikatüristlerden TIGNOUS (1957-7 janvier 2015) ceneze töreni...
-
bu yaz bodrumda çizdiğim ,ankaralı müşterilerim ,her sene cepada çizerim bu çiftle, bodrumda raslaşınca birdaha fotoğraftan çizdirdiler hi...